A L İ B A L K A N |
Malumunuz her sene “çok satan” kitap listeleri yayınlanır. Şu şu kadar telif kazancı eldi etti denir. Roman en çok satan oldu denir. Bazı ortamlarda “vay be” denir, bazılarında “bunların edebi değeri yok” denir. Konu bir yıllığına kapanır gider.
“EN ÇOK SAT-may-AN ” ROMAN YAZARININ AYLIK GELİRİ 164 TL
Metin Celal ise “En fazla kazanan yazarlar “ başlıklı köşe yazısında bambaşka bir açıdan duruma yaklaşmış ve çok önemli bir değerlendirme yapmış. En çok satanların dışında, 49 bin 985 yazar ve 1725 yayınevi kaldığını belirledikten sonra ortalama ilk baskı adetlerini veriyor: romanda 1000 – 1500, öyküde 500 – 1000, şiirde 300 – 500 adet. Ortalama roman fiyatı 17.5 TL olduğunu belirtiyor. 1500 adet basılan, üst fiyatı 17.5 lira olan bir romandan üst sınırdan yani yüzde 15 telif alsa bile bir yazarın elde edeceği telif geliri 3.937 lira 50 kuruş diyor. Bir romanın iki yılda yazılabildiğini düşünürseniz yazarın aylık geliri 164 TL; bu rakama bakıp ne “yoksulluk sınırı”ndan ne de “açlık sınırı”ndan söz etmek mümkündür diyerek değerlendirmesini sonlandırıyor. 1500 baskıya ulaşmak da öyle kolay bir şey değil.
YAYINEVLERİNİN KAÇINDIĞI EDEBİYAT TÜRÜ: ŞİİR
Şiir kitapları, bilindiği üzere, yayınevlerince uzak durulan bir tür. Şiir kitapları büyük ustaların antolojilerinin dışında raflarda pek yer alamazlar. Beri yandan A. Nesin ne diyordu şairler için: “Türkiye’deki her 3 kişiden 5’i şairdir”. Üretim fazla orası kesin. Özgünlük ne yazık ki üretimle orantılı artamamış durumda. Diğer yandan küçük bir bölümü de bana kalırsa basılmayı hak eden şiir kitapları… Bu yönde çalışılması gerek… Ne dersek diyelim, edebiyatın içine ticaret girdiği anda bir Orhan Veli bir Yahya Kemal dahi olsanız bugün şiir kitabınızın basılması kolay değil.
YAYIMCILIKTA ŞİİRDEN DE ZOR BİR ALAN VAR MI?
Bırakınız, basılı yayınları, internet “blog” larının bile yayınını devam ettirmekte zorlandığı, çoklukla 3.yılına ulaşamadığı bir dünyadır görsel sanatlar basını. Şiir kitabı yayımlanmasına göre bile , çok daha zorlu ve çetin koşulların hüküm sürdüğü bir dünyadır.
ARI’NIN UÇMASI İMKANSIZ GÖRÜNÜR AMA UÇAR
“Çılgın projeler” için bir çılgın gerekir. Bosphorus için ise bu gazetenin genel yayın yönetmeni Ümit Gezgin’dir. Bir yayınevine gitseniz, her ay bir şiir kitabı yayınla deseniz, size içlerinden bir çok söz söylerler. Bunlar arasında saymadıklarımla birlikte(!) “uçuk”, “çılgın” pek olasılıkla vardır.
Ama artık 100. sayıya ulaştığınızı söylerseniz içlerinden geçer ama şunu söylemezler: Arının uçması imkansız görünür ama uçar.
Ümit Gezgin, Ümit Z.Gezgin
BOSPHORUS’UN YAYIN HAYATINA GİRİŞİ
1979’da kurulan “Sanat Çevresi” dergisi’nin kapanmasını takiben sanat camiasından, bu dergininin yazarlarından Ümit Gezgin’e gelen öneriler üzerine Bosphorus’u kurmaya eşi Ümit Z.Gezgin ile birlikte karar verir 2007 senesinde.
Sosyal medya emekliyor o yıllarda. Blog yazarları bile hallerinden memnun. Basılı gazetelerın tirajları hayli yüksek.
İlk olarak dergi formatında ilerlemeyi düşünürler de iyi ki vazgeçip tabloid gazete formatına geçerler, ne de olsa bir yıl sonra 2008 krizi çıkacak. Gazete sahibi ve yazı işleri müdürü Ümit Z. Gezgin’in destekleri olmasa muhtemelen 1 yılı aşamadan yayına ya ara verilecek ve ya son verilecek.
Gazete seçimi, yazarlara ulaşmak , motive etmek ve nice buluş , diğer yandan çalışkanlık ve süreklilik bir arada olmasa 100.sayı değil 15.sayı bile zor olurdu.
Yani arı uçabiliyorsa,bana kalırsa, 79’dan beri rüzgar hatta fırtına da nasıl uçulabildiğini gördüğü ve bildiği için uçabiliyor(!)
ABDÜLKADİR GÜNYAZ: DUAYEN ELEŞTİRMEN – BAŞYAZAR ETKİSİ
Günümüzde “günlük yaşamak” olumsuz, “güncel sanat” da olumlu anlam taşır hale gelmiştir. Bir an var o da bu andır sözünü her yer de görebilirsiniz. Ancak bu söz sanat eleştiri için uygun bir söz değildir.
Her gün sanat eleştirisi öldü denilse de bu hayali kuranların kim olduğu da tahminleriniz dahilindedir. Kural olarak, sanat oldukça, sanat eleştirisi de olacaktır. Ancak, eleştirmenlik gözden düştükçe ve ya düşürüldükçe, bir takım veri tabanlarında yer alan satış değer ve yıllık satış ciroları sanki adeta “eleştiri” nin en objektif hali gibi sunuldukça, yeni nesilden gelen eleştirmenlerin, işlerini “aşkla” “sabırla” yapmalarının imkanı azalmaktadır.
Bosphorus sanat gazetesi şanslı ki, A.Günyaz vardır. Sanat eleştirmenliğinde “taşıyıcı” lık önemlidir.. Kısaca, yeni gelen eleştirmenlere örnek olacak ve geçmişi onlara aktaracak sanat eleştirmenlerine ihtiyaç büyüktür. Şöyle bir söz var” Deneyim çok şeydir, belki de her şeydir”. Bu bağlamda, günümüzün duayen eleştirmenin gözünden 50’lerden itibaren İstanbul sanat hayatını okumak bir lükstür.
KURAMCILAR: İSMAİL TUNALI VE TAYFUN AKKAYA ETKİSİ
Eleştirmenler hep azdır da en azından heves eden çoktur . Sanat kuramcılığına heves eden de pek görmedim. Onlar cidden az.
Kuramcıların yaptığını, müthiş soyut eserler olarak görürüm.Tez, antitez, tümdengelim, tüme varım, sezgiler, vakıalar, gelecek, geçmiş.vb… Kuramcı tüm bunları kendi geliştirdiği dil bilgisi ve hatta kavramlara atadığı yeni isim ve sıfatlarla yapar. Ve tüm bu dünyada “en ufak tutarsızlığa yer yoktur”.
Bir kuramcı ilgilendiğiniz bir konu hakkında bir değerlendirme yapmışsa, belki de o yazıyı, kitabı bir çok kez okumalısınız çünkü muhtemelen 1. ve ya 2.ci soracağınız değil, kendi iç diyaloglarınızda uzun bir zaman içinde geleceğiniz belki 100 . belki de 500.sorunuzun cevabı orada mevcut.
Sanat kuramı açısından zaman zaman yazıları yayınlanmış olan Prof.Dr. İsmail Tunalı ve hali hazırda daimi olarak yazıları yayınlanan Prof.Dr.Tayfun Akkaya’nın Bosphorus’a verdiği destek bence çok önemlidir.
BOSPHORUS’TA YAZAN GENÇ KUŞAK ELEŞTİRMENLER
Eskilerden bir akademisyene sorarsanız başarının kriteri nedir diye yetiştirdiğin akademisyenlerdir diye cevap verir.
Bir gazete için bunun karşılığı ise keşfettiği genç yazarlarıdır. Bir sanat gazetesi için de genç kuşaktan gelen eleştirmenler: Serkan Azeri ve Özgen Yıldırım.
SEN NEREDESİN OKUYUCU SORUSUNU SORMA-ma-NIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Büyük usta Oğuz Atay sormuştu sen neredesin okuyucu diye. Bu soru Bosphorus’da pek sorulmaz. Ben de başlarda soruyordum da soru neydi artık unuttum(!).
Ümit Gezgin arada bir Türkiye’de okuma alışkanlığının düşüklüğünden veryansın eder, istatistiklere girer: Japon yılda 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor der. Der demesine de, en önemli okurun başta kendinsin der konuyu bağlar.
Bosphorus’un esaslı iddiası kültür ve sanat alanında kendi kulvarında “taşıyıcı” olmak, tarihe not düşmek, düşünceleri gelişmeleri yorumları yazılı hale getirmektir.
Zaten bu ilke benimsenmemiş olsa, girişte anlattığım çetin koşullar altında 100. sayıya ulaşılabilmesi mümkün olamazdı.
BOSPHORUS’TA YAZMAYA BAŞLAMA HİKAYEM
Köşe yazarı olmak gibi bir hedefim yoktu. Geçen sergi ana akımdan bir gazeteden teklif geldi. İlk defa orada düşünmeye başladım: İlk aklıma gelen gazetede yazmam halinde, bunun üretim sürecine ket vurma ihtimaliydi. Hele de sürekli yazmak üretim sürecini özellikle de akışı zora sokabilir diye düşündüm.
Derken bu sefer Bosphorus’tan teklif geldi. Çekincelerimi anlatınca Ümit Gezgin “ister bir paragraf, ister 6 sayfa yazarsın” dedi. İyi dedim o zaman kısa yazarım, kendimi kandırdığımı bilerek.
Prof.Dr. İsmail Tunalı “Estetik” isimli eserinin imza gününde
BOSPHORUS SANAT GAZETESİ’NDE GELECEK SEZON(!)
Bosphorus’un sadece varlığını devam ettirmesinin bile yukarıda anlattığım üzere başlı başına çok önemli ve açıklanması güç bir başarı olarak değerlendirdiğimi tekrarlayarak önümüzdeki sezon(!) da neler olabilir ona bakalım:
- Ü.Gezgin’den aldığım intiba Bosphorus’un internet ortamında hiç olmadığı kadar olacağı yönünde. Bu tip kararlar yayımcılık bağlamında politik kararlardır. Bence kültürel taşıyıcılık hedefi güden bir gazete için de tutarlı bir duruştur.
- Paneller önemli, çok önemli. Diyalog çok şeydir. Ancak panel organizasyonu zor ve maliyetlidir. Bosphorus’un önümüzdeki yıllarda yayıncılıktaki buluşlarını paneller alanında da sürdürmesi olasıdır.
- Yarışmalar konusunda Bosphorus’un bulunduğu yer eşsizdir. İstediği anda 3 tane apayrı ve tarafsızlığından şüphe duyulmayan juri çıkabilir. Daha da önemlisi, yarışmalar konusundaki önyargıyı da kırabilir ki, bu bayağı ciddi bir şey olur. Belki de Bosphorus yeni bir yarışma modeli geliştirebilir.
Çılgın projeler çoğu zaman sessiz sedasız gelişir.
Dayanıklılıkları ve zaman testinden geçmeleri onları efsaneye dönüştürmez
Vizyon ve özveri sahibi olmak, disiplin ve çalışkanlıkla birleşirse günümüzün tanımlanmış standartlarında başarıya ulaşacağınızı da garantilemez.
Ama kendinize özgü tanımlarınızda başarı ve huzur arasındaki dengeye yaklaşabilme şansınızı artırır.
Bosphorus Sanat Gazetesinin 100. sayıya ulaşmış olması, bana kalırsa, bu bağlamda herkes için ilham kaynağıdır.
Bu inanılmaz başarıdan dolayı Bosphorus Sanat Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ümit Gezgin ve gazetenin başyazarı Abdülkadir Günyaz başta olmak üzere tüm emektar ustalara teşekkür etmek gerekir.