Ümit Gezgin
Şiirin de resmin de belirsizlik içinde kendi belirginliğini oluşturduğunu düşünmek lazım.. Belirsizlik derin bir felsefe aynı zamanda.. Çünkü şiiri ne zaman nasıl yazacağını şair nereden bilecek.. Bu nokta onun için belirsiz bir kavramdır.. Keza resim için de böyle bir şey söz konusudur.. Ressam, şayet şablonlara bağlamamışsa kendisini belirsizlik içinde yüzmektedir…

Belirli kaynaklardan beslense bile belirsizliğe doğru kanat çırpar sanatçı..Sanatçının görevi var olanlar arasında seçim yapmak ve yeniden ele almaktır gerçekliği.. Ama bunu ne şekilde gerçekleştireceğini bilememenin kararasızlığını da yaşar sanatçı..Bu yüzden karmaşanın ve belirsiz olanın içindedir…
Hangi sanatçı kendi tavrını ve tarzını belirli bir şekilde ortaya koymuştur ki.. Şaire bakıyorsun her alana ve her konuya yönelebilir.. Şişkin bir ego olsa bile ve Mehmet Kemal “Şairler Dövüşür” diye anı kitabı yazsa bile.. o belirsizlik içinde neyin kavgasını verdiğini de tam bilemez.. Keza ressam için de böyledir bu..

Şişkin egolar her iki sanatçıda da vardır var olmasına da.. neyin hesabını yaptıklarını doğrusu kendileri de bilmezler.. Türk resmine bakalım.. ilk dönem resmi duygusal dönemdir ve sanatçılar büyük öncüler olan Fransız empresyonistlerinden etkilenerek kendisine yön bulmaya çalışır..İstanbul onları büyüler ve bilirler ki Fransız ressamları için Paris neyse.. Türk ressamları için de İstanbul odur.. Bir de İstanbul’u nice Fransız ressamı hayranlıkla gezmiş ve nice ünlü resimler yapmışlardır…
Bu yazarlar için de geçerlidir.. Pier Loti’nin İstanbul hayranlığını hep biliyoruz..Ben de bu fikirlerle evden dışarı çıktığımda, her zamanki güzergahımdan Kalamış Parkı‘na ve oradan da Kurbağalıdere istikametinden idea Kafe’ye veya Yoğurtçu Parkı içindeki Khalkedon Kafeyemi gideceğimi bilemiyordum.. Ama yola çıkmıştım ve yol nereye beni götürürse oraya giderim, diye de içimden düşünüyordum..Çünkü gökyüzünde bulutlar toplanmıştı, hava da hafiften serindi.. Belli ki yağmur yağacaktı ve geceyarısı, sabaha doğru da belli ki yağmur yağmış, kaldırımları ve asfaltı, çiçekleri ve bahçeler içindeki ağaçların yapraklarını ıslatmıştı…

Ben de bu belirsizlik içinde ve kafamda sanatçıların belirsizlikleri ve kararsızlıklarının yol açtığı sanatsal ürünler.. yürüyordum aşağıya doğru.. ve her zaman karşılaştığım insanlardan bazılarını da görüyordum.. ama tam tanıyamadığımdan dolayı selam da veremiyordum.. onlar da bana selam vermiyorlardı.. doğrusu kendi apartmanımızda bile herkesi tam tanımıyordum.. Onlar da beni tanımıyorlardı.. Ve tuhaftır.. apartman giriş çıkışlarında onları hiç görmüyordum…
Apartmanda sanki bir iki kişi yaşıyordu..Bütün katlar dolu olduğu halde insanlar birbirine görünmemeyi beceriyorlardı…Bu karmaşık belirsizlikten demek ki onlar da memnundu.. Hayatın içinde bir karmaşa ve belirsizlik egemendi.. Bir de göz göze gelmemeye özel bir itina gösteriyordu insanlar.. Sokaklar, caddeler, binalar, kafeler, toplu taşıma araçları, duraklar.. insan kalabalığıyla doluydu da.. kimse kimseye bakmıyor, bir şey sormuyor veya söylemiyor.. yanlış anlaşılırım korkusuyla, birbirlerinden uzak duruyorlardı.. herkes telefonunun dünyasındaki belirsizliklere sığınıyordu…
İlk yorum yapan siz olun