İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Adım Adım İneceksin Bu Merdivenlerden Güneşe Doğru…

Ümit Gezgin

Yürürken insanın bacakları açılıyor ve çevreyi daha iyi algılıyorsun.. bir de yaşadığın çevrenin dışında da çevrenin, eşyanın, nesnenin, hatta hatta ağaçların, kuşların ve gökyüzü bulutlarının olduğunu kavrıyorsun, yürümelerle… Yürümek çok büyük bir nimet.. kıymetini bilmek gerekiyor.. yürüyünce aklım daha fazla çalışıyor ve nesneleri, eşyaları, insanları ve kedileri daha iyi anlıyorum.. gökyüzüne bakıp, bulutların seyrini ve tane tane dizilmelerini yürürken daha iyi görerek anlıyorum…

Birtakım isimler var, tabelalar, afişler, reklamlar.. insanlar kaldırımlarda yürüyorlar.. koşanlar var, bisikletleriyle yollarda gidip gelenler.. ayrıca motorlara binenler de var zevk için… Yapraklara bakıyorum.. değişik yapraklar var.. sarıdan, yeşile ve kahverengiye, turuncuya uzanan yaprak renkleri ve yerlerde rüzgarla birlikte savruluyor… Martılar deniz kenarındaki kayaların üzerinde uzaklara bakıyor.. adalara bakıyor gibi geliyor bana.. yelkenlilere, sonra marinadaki yatlara, teknelere bakıyorum.. bazılarının içlerinde insanlar keyif çatıyorlar.. sabah çaylarını, kahvelerini içerek neşeli kahkahalar atıyorlar…

Uzaklara bakıyorum.. uzaklarda daha sakin yaşamlar görüyorum.. bazen geceleri aya bakıyorum ve ayın sakin ve dingin hali bana huzur veriyor.. oraya gitmek.. orada kumların, küçük kaya parçalarının kahverengili, sarılı, turunculu dünyasında dolaşmak ve resimlerini çizmek istiyorum… Ayda resim çizilebilir mi diye de düşünüyorum zaman zaman.. dünyada yaşayan insanlar başka gezegenlerdeki fiziki, dış görünümlerin nasıl olduklarını bilmiyorlar.. anlamıyorlar da.. dünyadan başka bir gezegen olamayacaklarını, düşünüyorlar herhalde.. oysa başka gezegenleri düşünerek yapılan resimlerin de özgün betimlemeleri doğuracağını, düşünüyorum.. çünkü bakıldığında Kurbağalıdere gibi diğer gezegenlerde de birtakım derelerin, su yollarının olduğunu araştırmalarla görüyoruz…

Güneşe bakıyorum.. gözlerim kamaşıyor.. ancak fotoğrafını çekebiliyorum güneşin.. yakıyor her tarafı.. oysa dün yoğun bir yağmur vardı ve kalın kül rengi bulutların arkasında kalmıştı ve göremiyorduk güneşi.. oysa şimdi, bugün güneş kendisini ayan beyan gösteriyor.. bakıyorum.. gözlerim kamaşsa da güneşe dikiyorum gözlerimi ve onu anlıyorum.. dereye yansıyor parça parça.. hafif dalgalar üzerinden kayıyor güneşin ışıkları.. ısıtıyor, parlıyor.. yakamozlar parça parça yayılıyor ve körfezden uzanıyor adalara doğru… Yürüyerek dere kenarından ilerliyorum.. kenarında koşturan, yürüyen, bisiklete ve motora binen insanları görüyorum.. genci yaşlısı inmişler dere kenarına, uzaklara, özellikle adalara bakarak ilerliyorlar.. hava güzel, hatta sıcak… Yoğurtçu Parkı’na doğru ilerliyorum ve kafeye oturarak çizdiğim resimleri boyamaya başlıyorum insanların bakışları arasında.. bakıyorlar, insanlar bakıyorlar ve ne yaptığımı da anlamaya çalışıyorlar…

Yoğurtçu Parkı’ndan çıktım, Kızıltoprak’a doğru yürüdüm.. Zühtü Paşa Cami’ni ve yanındaki tarihi köşkü de gördüm.. yan tarafta da bir yeni apartman yapılıyordu.. arabalar vızır vızır Bostancı’ya ve Kadıköy’e doğru hareketlenmişlerdi.. tek tük bulutlar gökyüzü maviliğini yere indiriyor, insanlar telaşlı, günlük dertlerinin içinde koştur koştur bir yerlere doğru gidiyorlardı…

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: