İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sabahın Yedisinde Şehrin Işıltılı Sanatsal Varlığı…

Ümit Gezgin

Sabahın erken saatlerinde yola çıkmıştım.. kahverengi ve mavi ağırlıklı bir görünüm vardı sabahın yedisinde çevrede.. apartmanların bazılarında ışıklar yanıyordu.. yaşlılar erkenden kalkmıştı belli ki.. aydınlatılmış ağaçlar vardı.. bazı kafeler de daha şimdiden açılmıştı…

İlerledim.. gölgeleri karanlık ve uzamış görüyordum.. bunların resimlerini yapmak geçti içimden de.. zamanım yoktu, daha trene yetişecek ve Cevizlibağ’a gidecektim.. orada yen bir üniversite binası da yapılıyordu.. koyu kahverengi gölgeler soyut şekiller oluşturuyor, insanın içine korku da veriyordu.. soyut şekiller, adlandıramadığınız yapılar ortaya çıkarıyordu…

Potlaç’a gelirken ışıklarda bekledim bir süre.. üşümüş insanlar vardı ışıklarda.. ilerdeki gökdelenlerden de ışıklar yayılıyordu lacivert gökyüzüne.. martılar vardı çığlık çığlığa.. kadın kooperatifi kafesini daha açmamış, masalar serilmemişti büyük şemsiyelerin çevresine.. yeni yapılan apartmanlar, yetmiş yıllık bina Feneryolu Sitesi’ne bakıyordu…

Cevizlibağ’da indim.. sisli bir atmosfer vardı.. kalabalık üstüme üstüme geliyordu.. araçlar, otobüsler, metrobüsler, otomobiller, kamyonlar.. sürekli hareket halinde bir trafik.. sabahın bu erken saatlerinde hem hava soğuktu, hem de buğulu bir gerçekliğe adım adım yaklaşmıştı.. kah üniversitelerine giden talebeler kah işyerlerine giden yoğun erkek kalabalığıyla doluydu… Üniversitenin koridorlarında derslere girmek için bekleyen bir iki kedi de vardı.. onlar da eğitim almak istiyorlardı adeta…

Gerisingeriye yola çıktım.. bu sefer güneş batıyordu yolun ucundan, apartmanların arkasından.. bulutlar da güneşe eşlik ediyordu.. araç trafiği hiç eksik olmuyordu artık.. araçlar gıdım gıdım ilerlemeye çalışıyorlardı gidecekleri yere… Motorlar aralardan fırlıyor, işaret tabelalarını görüyordum.. otobüs duraklarında bekleşen insanlar vardı.. öğrenciler, yaşlılar, sakatlar.. ilan afişlerini de görüyordum bir güzel… Köprünün merdivenlerinden çıkan bir sürü insan.. nerden çıktı bu insanlar, diyordum içimden.. bu kalabalık.. günden güne artan bu kalabalık.. gençliğimde İstanbul’da böyle yığınlar yoktu…

Otobüse bindim.. Eminönü otobüsüydü.. Millet Caddesi’nden Eminönü’ne gidiyordu otobüs ve İETT garajının ordan geçiyordu.. az mı zamanlarım geçmişti oralarda.. Çapa, Şehremini semtinde geçmişti çocukluğum ve gençliğim.. otuz yılım oralarda geçmişti ve Çapa’daki İbrahim Alaattin Gövsa İlkokulu’nu bitirmiştim.. Leman Alp hocam bendeki resim yeteneğini keşfetmiş ve beni olumlu şekilde yönlendirmişti… Kaldırımda skooterlar park etmiş duruyordu.. otobüs durağıydı ve arkadaki dükkanların çoğu da eczaneydi.. yolun karşısında Çapa Hastanesi vardı zaten…

Otobüsteyim.. cadde uzuyor, Aksaray’a doğru gidiyoruz.. derme çatma yetmiş yıllık binalar sağlı sollu dizilmiş.. hastane vardı orda ve yıkılmış, altından da harabeler çıkmış, çevirmişler, kapatmışlar.. gökyüzünde tek bulut yok.. ışıklarda duran kalabalık insan kitlesi vardı…Köprüye yaklaşmıştı otobüs bol bol fotoğraf çekiyor, sonra onları değerlendiriyordum.. günlük gerçekliğin optik izdüşümüydü.. tarihi yapılar, camiler, çeşmeler görünüyor.. Haliç sakin uzanıyordu Boğaz’a doğru…

İndim, Karaköy’de indim.. yürüyerek Karaköy vapur iskelesine gidecek ve oradan da Kadıköy’e geçecektim.. kalabalık insan kitlesi akşamüstünün griliği ve neon ışıklarının altında telaşla bir yerlere koşturup duruyordu… Yeni Cami’nin ışıkları Haliç sularının çıkışına yansıyordu.. köprünün ışıkları da vuruyordu suya… İnsanların arasında, vapur iskelesinde, kalabalık arasında beklerken ayakta, karşı kıyıdaki, eski İstanbul’daki Süleymaniye Cami’nin ışıklar içindeki fotoğrafını çekiyordum.. köprü de ışıl ışıldı…

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın

SANAT TASARIM GAZETESİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin